İsa’nın Gizemi’nin 2. Bölümü

______________________________________________________________

______________________________________________________________

İsa, Tanrı gibi, günahları bağışlama gücünü, tedavilerini, vergi tahsildarları ve günahkarlarla paydaşlığını ve öğrencilerinin oruçtan muaf olduğunu iddia etti; bu tür iddialar, İsa ile din bilginleri ve Ferisiler arasında, İsa’nın çarmıhta ölmesiyle sonuçlanan çatışmalara yol açtı. Ancak İsa, hizmeti sırasında Celile’deki insanlar arasında son derece popülerdi.

______________________________________________________________

Bölüm 2


Bir Felçlinin İyileşmesi. 1 Birkaç gün sonra İsa Kefernahum’a döndüğünde evde olduğu öğrenildi. 2 Birçoğu bir araya toplandı ve artık kapının çevresinde bile kendilerine yer kalmadı; o da onlara bu sözü vaaz etti. 3 Ona dört adamın taşıdığı felçliyi getirdiler. 4 Kalabalık yüzünden İsa’nın yanına yaklaşamadıkları için onun üzerine damı açtılar. İçeri girdikten sonra felçlinin yattığı şilteyi yere bıraktılar. 5 İsa onların imanını görünce felçliye, “Oğlum, günahların bağışlandı” dedi. 6 Yazıcılardan bazıları orada oturmuş kendilerine şunu soruyorlardı: 7 “Bu adam neden böyle konuşuyor? O küfür ediyor. Günahları Allah’tan başka kim affedebilir?” 8 İsa onların kendi kendilerine ne düşündüklerini hemen anladı ve şöyle dedi: “Yüreğinizden neden böyle şeyler düşünüyorsunuz? 9 Hangisi daha kolay, felçliye, ‘Günahların bağışlandı’ demek mi, yoksa ‘Kalk, şilteni topla ve yürü’ demek mi? 10 Ama İnsanoğlu’nun yeryüzündeki günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye” 11 Felçliye şöyle dedi: “Sana söylüyorum, kalk, şilteni topla ve evine git.” 12 Ayağa kalktı, hemen şiltesini topladı ve herkesin gözü önünde oradan uzaklaştı. Hepsi hayretler içerisinde kaldılar ve “Biz böyle bir şey görmedik” diyerek Allah’a hamd ettiler.

Levi’nin Çağrısı. 13 Bir kez daha deniz kenarına çıktı. Bütün kalabalık ona geldi ve onlara öğretti. 14 Oradan geçerken, gümrük kapısında oturan Alfay oğlu Levi’yi gördü. Ona “Beni takip et” dedi. O da kalkıp onu takip etti. 15 O evinde sofrada otururken, birçok vergi görevlisi ve günahkâr İsa ve öğrencileriyle birlikte oturuyordu. çünkü onu takip eden birçok kişi vardı. 16 Ferisi olan bazı din bilginleri, onun günahkarlarla ve vergi görevlileriyle birlikte yemek yediğini görünce öğrencilerine, “Neden vergi görevlileri ve günahkarlarla birlikte yemek yiyor?” dediler. 17 İsa bunu duydu ve onlara şöyle dedi: “Sağlıklı olanların değil, hastaların hekime ihtiyacı var. Ben doğruları değil, günahkârları çağırmaya geldim.”

Oruçla İlgili Soru. 18 Yahya’nın ve Ferisilerin öğrencileri oruç tutmaya alışmışlardı. İnsanlar ona gelip şöyle itiraz ettiler: “Neden Yahya’nın öğrencileri ve Ferisilerin öğrencileri oruç tutuyor da sizin öğrencileriniz oruç tutmuyor?” 19 İsa onlara şu karşılığı verdi: “Düğün davetlileri, damat kendileriyle birlikteyken oruç tutabilir mi? Damat yanlarında olduğu sürece oruç tutamazlar. 20 Ama güveyin yanlarından alınacağı günler gelecek ve o gün oruç tutacaklar. 21 Hiç kimse eski bir abanın üzerine çekmemiş kumaş parçası dikmez. Bunu yaparsa dolgunluğu eskisinden uzaklaşır ve yırtık daha da kötüleşir. 22 Aynı şekilde hiç kimse yeni şarabı eski tulumlara doldurmaz. Aksi takdirde şarap tulumları patlatır ve hem şarap hem de tulumlar mahvolur. Aksine, yeni şarap taze tulumlara doldurulur.”

Müritler ve Şabat. 23 Şabat günü bir tahıl tarlasından geçerken, öğrencileri başakları toplayarak yol açmaya başladılar. 24 Bunun üzerine Ferisiler ona, “Bak, neden Şabat Günü yasa dışı olanı yapıyorlar?” dediler. 25 Onlara şöyle dedi: “Davut’un muhtaç durumdayken ve arkadaşlarıyla birlikte aç kaldığında ne yaptığını hiç okumadınız mı? 26 Abiatar başkâhin iken o nasıl Tanrı’nın evine gitti ve yasal olarak yalnızca kâhinlerin yiyebileceği sunu ekmeğini yedi ve bunu arkadaşlarıyla paylaştı? 27 Sonra onlara şöyle dedi: “İnsan Şabat için değil, Şabat günü insan için yaratıldı. 28 Bu nedenle İnsanoğlu Şabat gününün de efendisidir.”

______________________________________________________________

This entry was posted in Türkçe. Bookmark the permalink.